ESKİDEN ŞÖHRET OLMAK ÖYLE BASİT DEĞİLDİ
30 Eylül 2025, Salı 11:42Bir zamanlar şöhret olmak, yalnızca yetenek, azim ve uzun soluklu bir mücadeleyle mümkün olurdu. Televizyon ekranlarına çıkmak, radyoda sesini duyurmak, gazete manşetlerinde yer almak için senelerce emek verilirdi. Oyuncular tiyatro sahnelerinde yoğrulur, şarkıcılar gazinolarda gece gündüz sahne tozu yutardı. Gazeteciler, röportaj yapacakları isme ulaşmak için haftalarca çaba gösterir, çünkü “ünlü” olmak başlı başına bir başarı sayılırdı.
Oysa bugün işler değişti... Artık şöhret, birkaç saniyelik bir videoya, viral olan bir cümleye, doğru zamanda atılan bir tweet’e bağlı. Sosyal medya, görünürlüğü demokratikleştirdi belki ama şöhreti sıradanlaştırdı. Eskiden bir sanatçının arkasında yılların emeği, usta bir kadro, titiz bir yapım süreci olurdu. Bugün herkes kendi kamerasıyla “kendi yıldızı” olabiliyor. Bu durum, bir yönüyle ilham verici, zira artık herkesin sesini duyurma şansı var. Ama bir yönüyle de trajikomik: Çünkü yıldızlar artık bir gecede parlayıp, bir sonraki gün sönmeye mahkûm.
Eskiden şöhret, taşıması zor bir yüktü. Sanatçılar imajlarını korumak için büyük çaba harcar, basına dikkatli açıklamalar yapar, özel hayatlarını titizlikle gizlerdi. Bugünse tam tersi: Her şey ne kadar "açıkta" olursa, o kadar ilgi çekiyor. Mahremiyet yerini sansasyona, yetenek yerini trendlere bıraktı. Elbette istisnalar var. Hâlâ işini aşkla yapan, üretmeyi sürdüren, kalıcı olmak isteyen insanlar var. Ama onlar gürültüde biraz daha zor duyuluyor artık.
Peki bu değişim kötü mü? Belki de değil. Zira çağ değişti, alışkanlıklar evrildi. Ama şunu unutmamak gerek: Şöhret hızlı gelebilir, ama saygınlık hâlâ zaman ister. Alkışlar birkaç saniyelik olabilir, ama iz bırakmak hâlâ emek ister.
Ben albüm yapmak için İMÇ bloklarında sabahlayan insanlar gördüm. Sıra gelmesi için gece boyunca taş duvarlara yaslanıp bekleyen, elindeki kaset demosunu bir yapımcıya ulaştırabilmek için aylarca kapı kapı dolaşan müzisyenler tanıdım. Yüzlerce kez reddedilen, ama yine de pes etmeyen insanlar… Çünkü o zamanlar şöhret; sabır, ter, gözyaşı ve azimle örülürdü.
Gazetelerde yer almak da inanın öyle kolay değildi. Bir köşe haberi olmak için ya çok istisnai bir başarıya imza atmış olmanız gerekirdi ya da arkanızda sizi destekleyen güçlü bir başarı hikâyesi bulunmalıydı. Basının ilgisi kolay kazanılmazdı; sansasyon değil, üretim önemliydi. Gazeteciye “beni yaz” diyemezdiniz. Sizi yazmaları için önce “bir şey” olmanız gerekirdi.
Bugün herkes kendi medyasını yaratabiliyor. Bir telefon, bir uygulama, biraz algoritma… Şöhret artık ulaşılmaz bir dağ zirvesi değil; daha çok kalabalık bir pazar yeri gibi. Göz önünde olmak kolaylaştı, evet. Ama kalıcı olmak zorlaştı.
Eskiden şöhret olmak için önce "bir işin ustası" olmak gerekiyordu. Oyuncuysan sahne tozunu yutmuş olmalıydın, müzisyensen müzik eğitimin ya da sahne deneyimin olmalıydı. Şimdi ise yetenekten önce dikkat çekmek geliyor. İçerik mi kaliteli, yoksa sadece ilginç mi; artık kimse sorgulamıyor.
Bu yazıyı okuyan gençler belki İMÇ bloklarının adını bile duymamıştır. O binalar, birçok yıldızın ilk adımını attığı, hayallerin şekillendiği yerlerdi. Bugün yerinde AVM’ler, plazalar var. Belki de bu değişim çok şeyi anlatıyor.
Evet, zaman değişti. Şöhretin biçimi de. Ama içeriği? O hâlâ aynı soruyu soruyor bize: Kalıcı olmak mı istiyorsun, yoksa sadece görünmek mi?
Habib BABAR
Yorum Yazın
E-posta hesabınız sitede yayımlanmayacaktır. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişdir.